kendileri necati şaşmaz tarafından canlandırılan kurtlar vadisindeki mafya karakteridir. dizide necati şaşmaz'ın abisi raci şaşmaz tarafından canlandırılan ali candan olarak dizinin ilk bölümünde gizli bir serviste çalışan bir diplomatken yeni görevi ile hayatı değişmiş estetik operasyonlar geçirip polat alemdar adıyla kurtlar vadisi adlı mafya çökertme operasyonuna girmiş, çeşitli çatışmalar ve kayıplar atlatıp, çökertmeya çalıştığı konseyin başının kendi babası olduğunu öğrenmiş, ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden misali en başa gelip baron olmuş, baronlar baronunun karısını bile * öpmüş, bununla yetinmeyip iraklar'a kadar gidip amerikalı katliamı yapmıştır.
dizi *bitti, film de * bitti, peki şimdi ne yapacak bu adam yahu, acaba bir daha estetik ameliyat olup, yeni bir diziyle karşımıza çıkar mı, yarabbim sen verme nidalarıyla kalkıp bana iki rekat namaz kıldıran, * gecelerce beynimi kemirip beni uykusuz bırakan endişelerimin tek sorumlusu olan şahıs. zira bu bünye bir polat alemdar vakası daha kaldıramaz. *
kurtlar vadisi dizisiyle ülkemizde hatta bazı dış ülkelerde de fıtınalar yaratan ve diznin bitiminden sonra kurtlar vadisi irak sinema filminde de ordan oraya zıplayan,refleks ustası,ağır abi.
orta okul ve lise çağındaki çocukalrın özendiği ve belki de farkında olmadan suça ve suçluya özendikleri bu dönemdeki çoğu olayın baş sorumlusu. henüz diziyi, gerçeklerden ayıramayacak olan toplumumuzdaki dengeleri titreten ihtiyacımız olmayan sahte kahraman.
2. adamliktan 1. adamliga yukselmis abi. dizi'de abdullah catli'yi canlandirdigi soylenen hayal urunu. "gercekten boyle olaylar olabilir mi" diye dusunduren dizinin kahramani.
can dündar'ın -kendisi en beğendiğim yazarlardandır- aşağıdaki yazısı bence eskiden sağ ve sol kavgalarında yaşanan saçmalıkları en güzel anlatan yazılardan. ne yaptığını, kimi taklit ettiğini hiçbilmeyen, sadece adam öldüremenin "cool" olduğunu düşünen ama aslında düşünceden yoksun zavallıların kendisine örnek aldığı polat alemdar ve tayfası, can dündar'ın da anlattığı gibi aslında türkeş'in ortaya attığı "amerikayla takışmadan da milliyetçilik yapabiliriz" fikrinin artık öldüğünü ve yerini "solcu gibi davranan sağcı"lara bıraktığının aslında güzel bir örneği. 60'li yıllarda "6. filo" dışarı diye bağıran solcuların üzerine kurşun sıkan "milliyetçi" gençliğin şimdilerde o zamanlar üzerlerine kurşun sıktıkları solcular gibi davranmaya başladıkları ortada. ankara mhp il başkanının söylediği sözler de bunu tasdik eder şekilde : solcular haklıymış!!!...
nihayet bizim de bir rambo'muz oldu. aynı onun gibi gözüpek ve atak... onun gibi devlet tarafından yetiştirilmiş, özel eğitimden geçirilmiş. attığını vuruyor. rambo gibi az konuşuyor ama konuştu mu lafını esirgemiyor.
rambo vietnam'a gidip esir alınan amerikan askerlerini kurtarırdı, polat irak'a gidip aşağılanan türk askerlerinin öcünü alıyor.
işin ilginçyanı "kahraman polat", rambo'dan ve hollywood'dan öğrendiği bu numaraları, onların anavatanı amerika'ya karşı kullanıyor.
yani "kötü amerikalılar"ı kendi silahlarıyla vuruyor.
tarkan'dan polat'a
"kurtlar vadisi irak"ı izlerken gençliğimde "kahpe bizans"ı kılıçtan geçiren tarkan filmlerinin hazzını aldım.
"amerikan gavuru", günahsız iraklılara acımasızca işkence yapıp çoluk çocuk demeden kurşunlarken yan koltuğumda oturan yaşlı teyze "allah belanızı versin. tüh vicdansızlar" diye söylenerek ortalama türk insanının tepkisini veriyordu.
polat tek başına zalim amerikan ordusunu dize getirdikçe salonumuz çocukken yılmaz güney filmlerinde yaptığımızı yaptı ve bu zaferi alkışlarla karşıladı.
yara bandı
amerikan aksiyon filmlerinin dinamik temposu ve tekniğiyle tarkan filmlerinin hamasetini ustaca yoğuran film soluk soluğa izleniyor.
ancak başarısının sırrını bu sürükleyicilikten ziyade, son bir yılda içine düşürüldüğümüz yenilmişlik duygusunda aramalı...
amerikalılar ulusal kırmızı çizgilerimizi silip bir de süleymaniye'de kafamıza o çuvalları geçirdiğinden beri ezik bir ruh haliyle geziniyoruz.
ne savaşa girer gibi yapıp girmemiş oluşumuz ne "biz de onların komutanını donuna kadar soyduk" türünden üste çıkan palavralarımız bu ruh halini onarmaya yetti.
ama şimdi polat, irak'ta çuvallamamıza ilaçgibi gelecek bir yara bandı sunuyor bize...
senaryo, toplumdaki anti-amerikan hissiyata da birebir denk düşüyor.
nihayet gerçek hayatta yapamadığımızı filmde yaptık:
amerikalıların başına çuval attık.
üçkişiyle ordularını dağıttık.
sam amca'nın göğüs kafesini yardık.
ve filmin galasında amerikan askerlerine uşaklık yaptırdık.
intikamımızı aldık.
rahatladık.
ikame kahraman
film ortadoğu'ya ihraçedilirse arap dünyasında büyük seyirci bulabilir ve polat oradaki ezik ruhlular için de ideal bir kurtarıcı kahraman olabilir.
bu irak'taki durumu düzeltmez tabii ama ruhumuzu ferahlatır.
sinemanın yarattığı hayal dünyasının bir faydası da budur.
gerçek hayatta yapamadığımız dayılanmayı perdede görmek yenilmişliğin acısını hafifletir.
eh, onca aşağılanmadan sonra toplumların bu afyona da ihtiyacı vardır.
sam aynı sam, polat niye değişti?
tarihsel açıdan bakarsanız "kurtlar vadisi irak"taki asıl yenilik, polat'ı amerikan karşıtı saflarda görmemiz.
malumunuz, polat'ın ataları 1960'larda sokaklarda "amerikalı
evine dön" diye yürüyen öğrencilerin üzerine "komünistler moskova'ya" diye bağırarak saldırmış, ateş açmışlardı.
türkiye'nin en büyük öğrenci eylemlerinden biri 1968 yazında, amerikan 6. filosu'nun ziyaretinde yapılmıştı ve orada "bağımsız türkiye" sloganıyla yürüyenlerin üzerine açılan ateşle vedat demircioğlu öldürülmüştü.
filmin kötü adamı mr. sam marshall'ın da isabetle hatırlattığı gibi "amerika, anti-komünist mücadele için polat gibileri beslemiş, palazlandırmıştı."
onu bırakın, "polat'ın çalıştığı" özel kuvvetler, amerikan parasıyla kurulmuş ve her yıl finanse edilmişti.
ama gün oldu, filmdeki sam gibi sam amca da "artık size ihtiyacımız yok" deyiverdi.
öküz öldü, ortaklık bozuldu.
nereden nereye?
1950'lerde marshall yardımı getiren gemileri törenlerle karşılayan türkiye şimdi "büyük şeytan"a isim diye takıyor marshall'ı...
1960'larda istanbul'u ziyaret eden amerikan askerleri için kerhane duvarlarını boyatanlar şimdi iraklı dul, zalim amerikalının kalbini deşince alkış tutuyor.
polat işgalcilerle sosyalist jargonla konuşuyor, "amerikan askerlerinin patronu amerikan kapitalizmi değil mi?" diyor.
amerika mı değişti?
hayır. vietnam'dan beri
sam aynı sam...
lakin 11 çuval, türk sağına 50 yılda anlatılamayanı anlatıverdi.
1960'larda boyanan kerhane duvarları nasıl türk-abd yakınlaşmasının fotoğrafı olarak hafızalara kaydolduysa, sanırım "kurtlar vadisi irak" da türk sağının washington'dan kopuşunun simgesi olarak tarihe geçecek.
polat, çatlı mı?
dizideki polat'ı ayrı değerlendirmek lazım. ama filmdeki polat, hiçkuşkusuz abdullah çatlı'yı akla getiren bir karakter olarak çizilmiş.
gökçen çatlı'nın babasıyla ilgili anılarını okursanız ("babam çatlı", gökçen çatlı, timaş, 2000) çatlı ve arkadaşlarının bir dönemki eylemlerinin benzer şekilde değerlendirildiğini görürsünüz.
çatlı da "devlet tarafından özel olarak işe alınıp yetiştirilmiş, milleti ve devleti için her türlü tehlikeyi göze almış, gerekirse cinayet işlemiş, sonra yurtiçi ve yurtdışında sayısız operasyonlara katılıp ülke menfaatleri için çalışmış bir kahraman" olarak tarif ediliyor.
şu farkla ki, çatlı'nın 1970'lerde ölüm emrini verdiği ve evlerinde boğazlanarak öldürülen yedi tip'li genç, 30 yıl sonra bugün polat'ın boğazladığı amerikalılar ülkelerini işgal etmesin diye uğraşıyorlardı.
belki de filmdeki amerikalı'nın işaret ettiği gibi, şimdi türklerle kürtleri birbirine düşüren de, o gün sağcılarla solcuları birbirine kırdıran da onlardı.
polat ve arkadaşlarının bunu anlaması 30 yıla ve 30 bin cana mal oldu.
____________________________________________________________________________________
eline sağlık can dündar. bunca yıldır yaşanan sağcı-solcu saçmalıklarını, komünist lafını hakaret sayan insanların gerçek yüzünü, çürümüşlüğünü benim asla yapamayacağım şekilde anlattığın için sağol.
boğaz kesmeyi racon kesmeye yeğleyen, iki kişinin bildiği sır olmadığı için nikahına evleneceği kız dışında kimseyi çağırmayan efsanevi kahraman... yüce mafya, ulu baron..
bizim yandaki lisede bundan ve eski dostundan (hani geçen sene hakkın rahmetine kavuştuydu da bi gecede 7 kişiyi öldürdüydü polat) o kadar çok var ki.
ben diziyi izlemekten ile caydım. pencereden yarım saat reklamsız bir şekilde izleyebiliyorum.
akabinde polis geliyor. bunlar aniden bir de bakıyorum polatken demi moor oluveriyorlar.
bir nazik bir nazik görme. o vahşet görüntülerinin arkasından bir demet tiyatro hoş oluyor doğrusu:)
verilen imajla tv de gördüğümüz tip arasında büyük bir uçurumun olduğu dizi kahramanı.
şöyle ki; dizinin konsepti gereğince polat karakteri müthiş duruşu , vizyonu, aklı, sezgisi , gücü, dayanıklılığı, tahlil yeteneği ve kadınları baştan çıkartabilecek cazibesi olan bir karakter olarak planlanmıştır.
bir rambodan ziyade amaçlanan james bond, bruce willis ve al pacino karışımı bir şeydir . ancak tv de görünen sadece şabalak bir görüntüdür. mesela nefise karatay tipindeki ve saygınlığında bir bir holding patronu varisi milyon kere dünyaya gelse necati şaşmaz tipinde birinin ağzına düşmez.
eğer maço seviyorsa işte orada memati duruyor, boy pos duruş vs hepsi var.tip de zaten ' naturel borned killer'... nefisenin polat aşkı inandırıcı değil.
fizik olarak baktığımızda polat tipi kısa boylu, tıknaz, boş bakan, büyük bir başın altında dar omuzlar vs, kesinlikle bir güç, otorite ve testesteron yayan bir figür değil.
tamam eninde sonunda bir dizi, necati de pana filmin sahibi, yani prodüksüyonun bizzat parasını veren kişi , ama her para veren prodüktör başrole soyunsaydı robert de niroya, dustin hofmana , anthony hopkinse ya da ne bileyim sean connery 'e filan ne gerek var?
bastır paranı oyna kendi filminin başrolünü...
dizinin üstün sinematografik niteliği, başarılı yönetmenlerin güncel siyasal olayları diziye serpiştirmesi diziyi geniş kesimlerce sevilir kıldı, ancak patronların ve hısım akrabaların zoraki yıldız haline getirilmesini doğru bulmuyorum.
memati hariç polat , abdülhey ve güllü dizide hiç bir zaman yer almamalıydı.çakır rolünü oynayan oktay kaynarca tarzı oyuncular bu hısım akraba yerine filme baştan yerleştirilmiş olsaydı dizi çok daha kalıcı olabilirdi.
mesela kendimizi 'kurtlar vadisi ırak 'ı izleyen bir mısırlı yerine koyalım. yorum kesinlikle şöyle olacaktır 'ulan bu hımbıllar bile amerikalıları yeniyorlarsa normal adamlar bunlara ne yapar?''
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.